Bir Başka Coğrafyadan
Biliyorsun; seni beklemekten sıkılmıyorum;
belki yağmurlarla gelirsin,
uzayan bu kurak, karanlık günlerde,
belki şimşeklerle, gök gürültüleriyle.
Birden, haber vermeden karşıma çıkman da
şaşırtmaz beni, elim ayağıma dolaşmaz
seni yeniden görmek.
Bu sürgün ikimizin de yazgısı,
herkesle birlikte yaşadığımız.
Buluşmak ortak özlemimiz,
yollarda birbirimizi kaybetmiş olsak da.
Unutmamışsındır kimlerle yola çıktığımızı,
kimlerin yarı yolda kaldığını.
Ezberimizdeki o kısık ıslık sesiyle
sonunda nasılsa ulaşacaktık Kaf Dağına.
* * *
Çölün üzerindeki bu galibarda renkli bulutlar
bir fırtınanın haberciliğiyle ürkütmesin seni.
Bir kervansarayın yıkıntıları gizemli sessizliğiyle
bekliyor bizi yıldızları göz kırpan o gökkubbe
altında.
Bir başka sessizliği çağrıştırıyor bu çöl gecesi,
bir başka yalnızlığı ve terk edilmişliği, uzakta,
bir yel değirmenin yıpranmış kanatları altında
suların yükselmesini bekliyor alabalıklar, Galler’de.
ayışığında
* * *
"Bir nehrin kıyısında buluşalım,” diyor,
her ayrılışlarında, "ya da bir köprüsünde
o nehrin iki yakasını birleştiren.
Sen bir ucundan koşarak gelirsin köprünün,
ben öbür ucundan,
kollarımızı açarak sarılmak için birbirimize
bir daha hiç ayrılmamacasına.”
Yıllarca uzak kaldıktan sonra birbirlerinden,
ancak mektuplarla buluşuyorlar yeniden
ve acı bir gülümsemeyle yaşıyorlar eski günleri
kendi başlarına.