Çomça Gelin
Turna Nine ve Çomça Gelinine
Kalın, kahverengi bir çizgi gibi duruyor duvar
elleri önden bağlı nasırlaşmış adamları da köyümün.
Aralarına dolan, onları bir arada tutan; bazı geceler
meydanda ünlem işaretidir çocuk gelin.
Eskimiş, küften, eskitilmiş bir gün
– annem olsa gazeteye sarar, kavanoza koyardı.
Kabuğun dudağımda çizdiği kurumuş sınırla söyledim: koptu.
Katı bir cisimle bölündü zaman.
Seslerin duyulabildiği bir odada
Şeffaf ve geçilemeyen ve dokunulacak bir tülle
ayrılmış, dörtduvarı birlikte soluyanlar.
Heybetli çınarın ardında saklarken gövdesini kadınlar
büyüdüm.
O meydandan geçtiler
yapraklarıyla çınar da
besbelli ellerindeki yangından.
Semeri karatane yüklü sürmeli dönünce
elleri arkada, adamlar çekilecek evlerine
boy verecek sokak
ama kimse basmayacak arıktan giden kire.
Varılacak, nar kırılacak evlerin eşiğinde,
ayağının altındaki bir adım yükseklik
boynunu sıkan bir ilmeğe dönüşecek
bilinecek; çomça gelin yatakta yağmur değil bir leke.
Anlatacak Ayşe gibi;
"birseneboyuncaavuçlarımlayüzümükapattım.”
Ayşe, tamamlanmamış hilali göğün.
Duyulacak, sus, duyulsun!
duvarınların bütün çatlaklarından geçtim
biri beni söksün diye buradan
nefes almanın odunsu tadı geliyor ağzıma.
Orak belinde veya duvarda; suskun.
Avuçlarıyla kapadığı yüzü açıp yeniden başlasam
kalın siyah bir çizgiye dönüşür duvar, üstünden geçer bu günün.
geçtikçe eğimli düzlüğünden
ayaklar altından kayıp gittiğini meydanın
unutacağım, ışıklar söndüğünde artık, kadın olanı
u n u t a c a ğ ı m.
ateşböcekleri ve ellerindeki yangın görülecek
gökpencereden.