Şiir Çevirisinde Sadakat Söylencesi
ŞİİR ÇEVİRİSİNDE SADAKAT SÖYLENCESİ VE YARATICILIK (1)
Sevcan Yılmaz Kutlay (2)
Çeviribilimin yıllardır devam ettirdiği mücadeleye rağmen çevirmen halen yazarın gölgesinde, ekmeği/telifi aslanın ağzında, kırmızı ihanet yaftası boynunda olan bir özne olmayı sürdürmektedir. Bu ikincil konumun nedenlerinden biri de çeviri eylemini olanaksız ya da eksik bir uğraş olarak değerlendiren bakış açıları olabilir. Edebiyat çevirisi ve özellikle de şiir çevirisi, çevirinin olanaksızlığının bir örneği olarak gösterilegelmiştir. Akademik alanda da Çeviribilim’in özerk bir disiplin oluşuna dair ne zaman bir tartışma olsa şiir çevirisi bu olanaksızlığın bir örneği olarak sunulmuştur. Edebiyat çevirisinin yaratıcılık gerektirmesi ve edebiyatın göreceliliği bilim kavramına ters düşen öznellik unsurları olarak değerlendirilmiştir. Çünkü genel kanı yaratıcılığın ve dolayısıyla yaratıcılık içeren süreçlerin ölçülemez, açıklanamaz ve dolayısıyla bilime ters olduğu yönündedir. Bu yazıda şiir çevirisine yönelik bu söylemleri sorgulamaya çalışalım.
Öncelikle, sadece edebi metinler mi yaratıcılık içerir? Yaratıcılık gerektiren dilsel kullanımlar nelerdir? Söz sanatları mı? Sembolik anlatım mı? Bazı reklam metinleri ve elektronik içerikler bu tarz kullanımlar açısından benzer ölçüde zengin olabilir mi? Onların çevirisi olanaklı kabul edilirken neden edebiyat çevirisi olanaksız görülmektedir?
Sosyal Bilimler ya da öteki adıyla İnsan Bilimleri’nin her alanı çeviri gibi öznel bir yan içermez mi? (Ayrıca Fen Bilimleri ne derece toplumsal güç ilişkilerden uzak ve tarafsız olabilmekte?) Çeviribilim, Edebiyat ve Güzel Sanatlar gibi bir disiplin olarak ele alınabilir mi? Çeviriyi olanaksız ilan etmek kendi edebiyatımızı başka kültürlere, başka edebiyatları kendi dilimize kazandırma uğraşına nasıl katkı sunabilir? Tüm edebiyat metinlerini yazarların, tüm şiirleri şairlerin ve tüm tıbbi metinleri doktorların çevirdiği bir durum hayal etmek ne kadar gerçekçi olabilir günlük hayatta?
Bu soruları aklımızda tutarak toplumun genelinde ilk bakışta makul görülen şiir çevirisi hakkındaki savları sorgulamaya başlayalım. Öncelikle, yaratıcılık sadece edebi metinlerin bir özelliği değildir. Teknik metinlerin bazılarında, reklam metinlerinde ve bilgisayar oyunu metinlerinde edebi araçların kullanımından dolayı yaratıcılık ön planda olabilmektedir. Örneğin, aşağıdaki şiiri ve sloganı karşılaştırdığımızda edebi ve edebi olmayan ayrımının çeviride yaratıcılık açısından her zaman kusursuz işlemeyen bir karşıtlık olduğunu görebiliriz.
I have eaten
the plums
that were in
the icebox
and which
you were probably
saving
for breakfast
Forgive me
they were delicious
so sweet
and so cold (W. C. Wiiliams)
Görüldüğü gibi bu şiirde söz sanatları çeviriye "engel” (!) oluşturacak boyutta değildir. Bir metni edebi kılan sadece dilsel kullanımlar ve araçlar değil aynı zamanda neyin edebiyat sınırları içinde olup olmadığına karar veren kanonlar, toplumsal normlar ve toplumsal eyleyicilerdir. Farklı metin türleri yaratıcı olabilir. Örneğin, bir giyim markası geri dönüşüm malzemeden ürettiği spor malzemeleri için şu sloganı reklamlarında kullanmıştır: "A transcendental journey from trash to thrash.” Williams’ın şiirinde uyak ve şiirle özdeşleştirilen benzer söz sanatlarına çok rastlanmadığından tüm şiiri düz cümle olarak yazdığımızda öğrencilerim "çevirisinin çok sorunsuz olduğunu” ifade etmiştir. Ancak yukarıdaki sloganda hem "transendental (aşkın)” gibi bir felsefe terimi hem de "trash” ve "thrash” sözcükleri arasında ses uyumu açısından dilimize çevirisi konusunda öğrencileri daha çok zorlamaktadır. Ayrıca yaratıcılık illa ki yoğun bir söz sanatı gerektiren bir metinden değil yazar ya da şairin duru ama yan anlamca zengin biçeminden de kaynaklanabilir. Örneğin:
you fit into me
like a hook into an eye
a fish hook
an open eye (Margaret Atwood)
Bu duru edebi biçemin reklam metinlerinde kısalık ve yalınlık olarak benzerlerine örnek olarak şu sloganlar gösterilebilir:
"Stay High.” (Sörf malzemeleriyle ünlü bir spor firmasının göndermeler taşıyan sloganı.)
"Keep the forest forest. Keep the ocean ocean. Keep the water water.” (Aynı firmanın doğaya saygı teması kapsamındaki sloganı.)
İngilizceyi bilmeyen biri bile sözlüğe bakarak bu sözcükleri Türkçeye çevirebilir ancak işlev ve bütünlük açısından bu metnin, sloganın değil sözcüklerin çevirisi olur. Hiç kuşkusuz Atwood gibi hayranı olduğum bir şairin eserini asla bir sloganla bir tutmuyorum ancak amacım toplumdaki bir kaynak metnin çevirisinin tarafsız, sanki laboratuvar ortamında yapılan bir deney gibi birkaç çevirmenden aynı olarak çıkacağı yanılgısını sorgulamaktır. Nitekim "stay high” sloganını bir sınavda doksan iki öğrencim yetmiş sekiz farklı şekilde çevirmiş ve "A transcendental journey from trash to thrash” sloganını da yaklaşık elli farklı şekilde çevirmişlerdir.3 Bu öğrencilerimden çevirilerini anlatan bir paragraf yazmalarını istediğimde çoğu "aslına sadık kaldım” benzeri ifadelerle çeviri süreçlerini değerlendirmiştir. Bu sonuçları öğrencilerin "sadakat söylencesi”ni yıkmak için kullanmaya çalışıyorum. Ya elli tür sadakat var ya da sadakat diye bir şey işlevsel olarak yok mu dersiniz? Çeviribilimin kurtulamadığı bir töre haline gelen bu kavram aslında işlerliği olmayan bir kavram olabilir.
Peki, neden sadakat denilen töreden kurtulamıyoruz? Her zaman açıkça dile getirilmese de edebiyat ve özellikle şiir çevirisinin olanaksızlığının savunulması acaba sadece yaratıcılıktan değil de yazar ya da şairin kutsanmış erkinin ve biricik eserler yaratma özelliğinin üstümüzde oluşturduğu baskıdan da kaynaklanıyor olabilir mi? Roland Barthes’ın yazarın ölümünü ilanından sonra Michel Foucault da yazarlığı bir işlev, bir konum olarak değerlendirmiştir. Ona göre "yazar, kurgunun serbest dolaşımını, serbestçe yönlendirilmesini, serbestçe derlenmesi, ayrıştırılması ve yeniden derlenmesini engelleyerek her metni oluşturan ‘anlam çoğalmasını’ baskılar ve bir biçimde denetim altında tutar” (Foucault, 1979: 159; bknz: Foucault, 1991:119).
Çevirmenlerin metne sadık kalması gerektiği söylencesi aslında "beyaz adam”ın üçüncü dünyaya yazar olma hakkı tanımayan ve dünyayı kendi yazdığını düşünen emperyalist söyleminin ürünü olarak değerlendirilebilir. Beyaz adam kendi metinlerine sadakat ister ama aslında isteği daha çok itaat gibidir. Başka kimsenin anlam üretme ve kalem sahibi olma erkine sahip olmamasını ve tıpkı kendisinin coğrafi keşifler sonucunda bilginin tek kaynağı Tanrısını devirip dünyanın merkezine kendisini koyduğu gibi bir ötekinin onu devirip söz sahibi ve sözcü olmasını istemesindendir. Sadakat kavramı kuşkusuz Çeviribilim’e ve çevirmene en çok zararı olmuş kavramlardandır. Çünkü sadakat ahlaki bir yargıya yöneltir insanları ve kimse sadakatsizlikle suçlanmak istenmez. Ayrıca cinsel sadakati akla getirdiği için çevirmeni "feminen” ve "sadakatsiz” olarak etiketler, güvenilmezlikle yargılar. O nedenle sadakat tartışmasını çevirmen baştan kaybeder. Oysaki itaat ve itaatsizlik efendinin kim olduğuna ve duruma göre değişen kültürel ve ideolojik ilişkilerin göreceliğini ortaya çıkarır (Yılmaz Kutlay, 2019a: 360). Çeviribilimci Senem Öner-Bulut’a göre sadakat saplantısı Lacan’ın arzu kavramıyla okunarak "özgünü okurken kendini okuyan/okumayı isteyen, kendini tamamlamayı, eksikliğini gidermeyi arzulayan öznenin asla giderilemeyecek arzusunun sancısının yansıması” olarak değerlendirilebilir (2018: 266).
Sadakat kavramı tartışmaları çeviri tanımlarını da etkilemektedir. Çeviri özgünün bir kopyası değildir. Çeviri, kaynak metni onun var olamadığı bir bağlamda temsil ettiği için varlıkla yokluğu birleştiren bir temsil olarak görülebilir (Yılmaz Kutlay, 2020a: 90). Kaynak metin ya da onun herhangi bir öğesini o an orada aynen görmeyi beklemek bu açıdan çelişkili olabilir çünkü kaynak metin o an orada olsa o metnin adı çeviri olmazdı (age). Bu bakış açısıyla çeviri kaynak metinden farklılaşarak var olur ve onunla temsili bir ilişkisi vardır (age). Çevirinin neyi, kimi, ne kadar ve nasıl temsil ettiğiyle ilgili önermeleri çeşitlendikçe çevirinin yeni tanımları ve dolayısıyla çeviriden ve çevirmenden beklentileri çeşitlilik gösteren yeni çeviri yaklaşımları ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, "şiiri şair mi çevirmelidir” benzeri sorular bizleri genel geçer önermelere yönlendirmektedir. "Evet şair çevirmelidir” ya da "hayır herkes çevirebilir” gibi ikili zıtlık içeren bir tartışma, çeviri ve edebiyata hizmet sunmak konusunda işlevsiz kalabilir. Bu noktada bilim insanı ve sanatçı şunu sorgulayabilir: Hangi şiir, hangi akım, hangi şair, hangi çevirmen, hangi erek dil ve kültür ve hangi ideolojik ve toplumsal çerçeveden bahsediyoruz? Bu ayrıntılara cevap aramayan "şair mi çevirmelidir” sorusu görüldüğü gibi genel geçer ve her duruma uygun bir cevap peşinde olması nedeniyle Çeviribilim’in paradigma öncesi dönemindeki buyurgan ifadeleri akla getirebilir.
Bu noktada Çeviribilim’de paradigma öncesi dönemi biraz açmak gerek. Çeviriyi, Uygulamalı Dilbilim’in alt alanı ve sadece (ya da çoğunlukla) dilsel bir etkinlik olarak gören ve "çeviri nedir”, "çevirmen ne yapmalıdır”, "çeviri nasıl olmalıdır” sorularına cevap arayan döneme günümüzde Çeviribilimciler "paradigma öncesi dönem” ismini vermektedir. Çeviribilim özerkliğini ilan ettikten sonra ortaya çıkan temel paradigmalar/yaklaşımlar şunlardır:
- Betimleyici Paradigma: Kültür Planlamacısı ve Değişim Eyleyicisi Olarak Çevirmen.
- İşlevci Paradigma: Sorumluluk ve Uzmanlık Sahibi Bir Özne Olarak Çevirmen.
- Yapısalcılık Sonrası Çalışmalar: Eyleyen, Kurucu Öznenin Yitimi ve Yazarın Ölümü.
- Sömürgecilik Sonrası Çalışmalar: Yabancılaştırıcı Çeviri ve Başkaldıran Özne Olarak Çevirmen.
Hiç kuşkusuz şair olmak ve şiir evrenine hâkim olmak kaynak metin inceleme ve erek metin yaratmada yadsınamayacak, çok kilit bir önem taşır. Örneğin, usta şairimiz Cevat Çapan hepimize örnek olacak şiir çevirileriyle edebiyat ve çeviri tarihimize geçmiştir ve bizlere her zaman ustalıkla, alçakgönüllükle ve içtenlikle yol göstermiştir. Ancak bu her şairin iyi şiir çevirisi yapacağı anlamına gelemeyebilir. Sözgelimi, şair kendi üslup ve tonunu kaynak metnin şairini silerek şiir çevirebilir. Bu durumda bu şairin tüm şiir çevirileri farklı şairlere ait değil de kendi şiiri gibi olabilmektedir. Çevirmenler oyuncular gibi karakterden karaktere, durumdan duruma farklı biçem yaratmadaki pratiklikleriyle çevirinin özgün durumuna kolay adapte olabilirler. İyi bir şiir okuyucu çevirmen iyi şiir çevirisi yapabilir. Bu konuda bir genelleme yapmak sağlıksız olabilir. Şairlerden birçok durumda editöryal yardım alınmaktadır. Şiir çevirisi dahil her tür çevirisi tek bir çevirmen değil bir ekip tarafından yapılabilmektedir. Ayrıca şiir çevrilemez diye bir kenara çekilseydik bugün şairlerimize ilham olan nice saygın yabancı şairin şiirlerinden mahrum kalmış ve gurur duyduğumuz şairlerimizi yabancı kültürlere tanıtamamış olurduk.
Çeviribilimci Sueda Özbent’in de dediği gibi "Bize yabancı ve bizim için yeni içerikleri ve durumları genel kültürümüz ve hayata dair tecrübelerimiz sayesinde anlayabiliriz. Çevrilmiş bir eseri okuyan bir kişi zaten yeni şeylerin peşindedir” (2015: 13; vurgu bana ait). Günümüzde Çeviribilim "o mu bu mu”, "içerik mi form mu”, "güzel mi sadık mı” gibi ikili zıtlıklar yerine felsefi kavram ve akımlarla ele alınabilecek, "yabancı”yla yorum bilimsel bir temas noktasıdır. Bu açıdan, yaratıcılık ve öznenin anlama katkısının bilime, sanata bir engel olarak değil bir zenginlik olarak görülmesini umut ediyorum.
Kaynakça
Foucault, Michel. "Foucault Examines Reason in Service of State Power.” Campus Report
6 II, 24 Ekim 1979.
---. "What is an Author.” The Foucault Reader. Ed. Paul Rabinow. New York: Penguin
Books, 1991. 101-120.
Öner-Bulut, Senem. "Sadakat-Merkezli Çeviri Söylemini Lacancı Psikanaliz Çerçevesinde
Yeniden Düşünmek.” RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi (Özel Sayı) 4
(2018): 266-273.
Özbent, Sueda. (2015). "Kültürler Arası ve Kültürler Üstü Bir İletişim Aracı Olarak Çeviri”.
Hacettepe Üniversitesi Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi. 30.Yıl Özel sayı. 13-22.
Yılmaz Kutlay, Sevcan. (2019a). "Beyaz Adam’ın Yazar Söyleminin ‘Doğumu’ ve
‘Ölümü’nün Politiği ve Çeviribilimdeki İzdüşümleri”. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları
Dergisi, sayı 5, s. 358-366 . DOI: 10.29000/rumelide.606211.
Yılmaz Kutlay, Sevcan. (2019b). Çeviribilimde Bilimsellik-Öznellik Sorgulamaları. İstanbul:
Hiperyayın.
Yılmaz Kutlay, Sevcan. (2020a). "Taklitten Temsile Çeviri Kavramı”. Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dergisi, 10 (19), 90-105. DOI: 10.33207/trkede.650127.
(1) Yirmi bir yaşında bir üniversite öğrencisiyken ilk şiir çevirilerimi yayınlama şansı
vererek beni cesaretlendiren ve yönlendiren Cevat Çapan ve Turgay Fişekçi’ye içten ve sonsuz
şükranlarımla.
(2) Doç.Dr.; Marmara Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü, İngilizce Mütercim
Tercümanlık Anabilim Dalı, skutlay@marmara.edu.tr; sevcanykutlay@gmail.com.
(3) Marmara Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü, İngilizce Mütercim Tercü-
manlık Anabilim Dalı, 2020-2021, Teknik Çeviri Dersi.
"Stay High” için öğrenci önerilerinden bazıları şunlardır: "Dalgalara Hükmet, Uçlarda
Yaşa, Heyecanını Yükselt, Gözün Yüklerde Olsun, Yükseklerden Uç, Hep Yükseklerde”.
"A transcendental journey from trash to thrash” için öğrenci önerilerinden bazıları ise
şöyledir: "Çöpten Sörfe Mistik Bir Yolculuk, Çöpten Muhteşeme Doğaüstü Bir Dönüşüm,
Çöpün Hayata Geri Dönüş Destanı, Atıklarla Savaştan Dalgalarla Barışa Büyük Bir Yolculuk,
Atıklardan Denizin Akıntılarına Sınır Tanımaz Yolculuk, Şimdi Çöpüm Ama Geri Dönüşüm
Muhteşem Olacak.”